18 Mart 2009 Çarşamba

La Traviata @ SÜREYYA


Dün gece KADIKÖY SÜREYYA OPERA SAHNESİ'nde sergilenen VERDI'nin LA TRAVIATA'sını izleme fırsatı buldum...


İlk defa operaya gitmenin verdiği merakla SÜREAYYA'ya yaklaşırken, SÜREYYA OPERA BİNASI'nın çok güzel bir salon olduğunu; salonu, büfesi, vestiyeri, tuvaletleri ve fuayesi ile çok başarılı olduğunu belirtmek isterim. Bu nedenle de bu binayı hizmete sokan, ve bu binayı tüm yaşamının "inci tanesi" olarak niteleyen Kadıköy Belediye Başkanı sayın SELAMİ ÖZTÜRK'ü tebrik ediyor ve kendisine bir İstanbul'lu olarak teşekkür ediyorum.


Dün akşamki temsilde görev alan oyuncuları ve teknik ekibin adını aşağıda bulabilirsiniz.


Dün Akşamki temsilden bahsedecek olursak. Ortada çok başarılı bir emek ve başarılı bir sanatçı kadrosunun olduğu inkar edilemez. Orkestra ve orkestra şefi başarılı, opera ses sanatçıları da sahne üzerinde bu oyuna yetecek miktarda ses kabiliyetine ve rol yeteneğine sahiptiler. Kostümler başarılı, dekor ise kimilerine göre daha başarılı olabilecekken, bence 100 yıl önce yazılmış bir eseri günümüze taşırken, zamandan özgür bir mekan yaratmış ve başarılı olmuş...


Benim asıl eleştirim eserin kendisine... Türk halkının çoğu tarafından "işteeeeeeeee ferahlık temizlik sizlereeeeeee" sözleriyle bilinen "libiamo" eseri, ve Violetta'nın ölürken içinde bulunduğu durumu anlatan eser hariç, eser bana bir duygu aşılamadı... Gösteri çıkışı aklımdaki soru, "bu eser 100 yıl sonra bile hala sahneleniyor olmayı hakediyor mu?" oldu... Ve neden Devlet opera bale yönetimi tüm bu emeğini, zamanını ve enerjisini bu eseri sahneye koymaktan yana kullanmış acaba? O meşhur Libiamo'yu da dinlemek istiyorsam, youtube'dan PAVAROTTI yorumunu dinlerim, ki çok daha keyifli... ki şu yazıyı yazarken dinliyorum: izlemek isteyene link:
(http://www.youtube.com/watch?v=yOhQlWFdiik)


Gösteri ile ilgili ayrı bir ayrıntı ise, tercüme konusu... 4 perdelik gösterinin sadece son iki perdesinde Türkçe tercüme vardı. İlk iki perde'de tercüme yoktu.. Gösteri öncesi tüm hikayeyi okumama rağmen, sahneye çok yakın olup verilen sufleleri bile duyduğumdan, aklıma "zavallı sanatçılar, hiç bilmedikleri dilde bişeyler geveleyip duruyorlar.. aslında biz de bilmediğimiz bir dili dinliyoruz... orda saçma sapan sözcükler bile sallasa kimse farkında olmıycak" düşüncesi geldi.. bir de bu olaya şahit olan bir İtalyan'ın düşüncelerinin / tepkisinin ne olacağını merak ettim.. Düşünsenize, sanatçılar ne dediğini bilmiyor, biz ne anlattıklarını anlamıyoruz ve fakat gösteri o şekilde yapılıyor...


Acaba bu yorumlarım dha önce hiç opera izlememiş olmamdan dolayı mıdır?


Yorumlarınızı beklerim efendim....



17 Mart 2009 KADIKÖY SÜREYYA OPERASI

LA TRAVIATA TEMSİLİ


Liberette: M.PIAVE

Orkestra Şefi: Peter VALENTOVIC

Sahneye Koyan: YEKTA KARA

Dekor: Adnan ÖNGÜN

Kostüm: ŞANDA ZIPÇI
Koro Şefi: MARKUS BAISH

Işık: AHMET DEFNE



Violetta Valery: Evren EKŞİ
Alfredo Germont: Hüseyin LİKOS
Giorgo Germont: Önay GÜNAY
Flora: Bervoix: Arzu G. YÜCEER
Gastone: Can Reha GÜN
Barone Douphol: Alper GÖÇERİ

Marchese d'Obigny: Gökçe ŞENYÜZ

Dottor Grenvil: Barbaros TAŞTAN
Annina: Arzu BOZKURT

Giuseppe: Zafer ÇİFTÇİ

Comissionario: Umut TİNGÜR

4 Mart 2009 Çarşamba

YEŞİLÇAM ÖDÜLLERİ

Bu yıl ikinci defa düzenlenen organizasyonun ödül töreni 3 Mart 2009 tarihinde LÜFTÜ KIRDAR KONGRE VE SERGİ SARAYI'nda düzenlendi.

Kazananlar:
EN İYİ FİLM: ÜÇ MAYMUN
EN İYİ YÖNETMEN: Nuri Bilge Ceylan (Üç Maymun)
EN İKİ ERKEK OYUNCU: Onur Saylak (Sonbahar)
EN İYİ KADIN OYUNCU: Hatice Aslan (Üç Maymun)
EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU: Altan Erkekli (O... Çocukları)
EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU: Yıldız Kültür (Issız Adam)
EN İYİ MÜZİK: Aria Müzik (Issız Adam)
EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ: Gökhan Tiryaki (Üç Maymun)
EN İYİ SENARYO: Ebru Ceylan/ Ercan Kesal/ Nuri Bilge Ceylan (Üç Maymun)
DIGITURK GENÇ YETENEK ÖDÜLÜ: Ahmet Rıfat Şungar (Üç Maymun)
Ödül alanları tebrik ediyorum. adaylar ve ödüller konusunda fikir yürütmek haddime düşmez. Benim yorumlarım geceye dair...
Sahne tasarımı bence böyle bir geceye yönelik olarak çok başarılıydı. Gecenin akışı ise başarıyla sağlandı. HALİT ERGENÇ bence kendisinden beklenenden çok daha tutuk bir sunuculuk yaptı. Bir sunucuda olması gereken kıvraklık HALİT ERGENÇ'te eksikti. Yine de ses tonu ile işi "kıvırabiliyordu".
Dediğim gibi gecenin organizasyonu, akışı bence başarılı idi. Tek komik olan şey, ödülü almaya gelenler arasında genç bayan - olgun erkek eşleşmesinin fazla olmasıydı. Aslında bundan daha komik duran şey ise, bu çiftlerin isimleri anons edilip sahneye davet edildiklerinde bayanın hızlıca kürsüye gelmesi, erkeğin ise arkadan yavaşça, ağır ağır onu takip etmesiydi.. Bayanlar neden böyle hızlıca yürüyorlardı, mana veremedim...
Bir de gecenin "fiyasko"su, EN İYİ FİLM ödülünü vermek üzere sahneye gelen HÜLYA KOÇYİĞİT'in adayları açıklamadan ödül sahibini açıklaması ile doğan karmaşaydı..
Sahnede ekranda aday filmler gösterilirken, NURİ BİLGE CEYLAN ve ekini çoktan sahneye yönelmişti bile.. Sunucu HALİT ERGENÇ'in uyarısı ile sahneden aşağıda beklediler... komik bir durumdu tabi...
Bir diğer absürt durum ise kıyafet sorunu idi. Uzun tuvaletleri ile geceye gelen bayanların yanında, cuma veya cumaertesi akşamı bir bara gidermiş gibi giyinen erkeklerin eşleşmesiydi..
Ortalama bir sinema seyircisi olmama rağmen, bu ödül törenleri hep ilgimi çekmiştir. Ama bu ödül de diğer yerli ödüller gibi, neden saygınlıktan uzak henüz anlayamadım ve merakla çözümünü bekliyoroum...

27 Şubat 2009 Cuma

Söylemek istediklerim var...

Geziyorum, görüyorum, dinliyorum kısacası YAŞIYORUM.. ve bir insan olarak da yaşadıklarımın hepsi bende bir fikir oluşturuyor.. Bu düşündüklerimi paylaşmak, diğer kimselerin neler düşündüğünü öğrenmek istiyorum... Haftada 3 veya 4 defa düzenli olarak yazmayı planlıyorum...

Hadi bakalım okuyucusu bol, gelen yorumu da bol olan bir blog olsun...